GOTHİCTR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Satanizm Nedir, Nasıl Satanist Olunur
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimeCuma Eyl. 09, 2011 3:33 pm tarafından versucher

» MERHABA
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 8:25 pm tarafından hakancan02

» mrb
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 6:55 pm tarafından the lord of darkness

» aşkımm benim:)
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 12, 2009 12:35 am tarafından Gothictrforms

» korkunç resimler midesi kaldırmayan bakmasın
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimeC.tesi Mayıs 02, 2009 1:29 pm tarafından the lord of darkness

» ******dragon resimleri*****
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimeSalı Nis. 28, 2009 7:08 pm tarafından Gothictrforms

» arkadaşlar sitemize rep sistemi dahil edilmiştir
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimePaz Nis. 19, 2009 5:58 pm tarafından Gothictrforms

» slm
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimePaz Nis. 19, 2009 5:50 pm tarafından Gothictrforms

» ÜYE RÜTBELERİ ÖNEMLİ
Camiler göz yaşına hasret... I_icon_minitimePerş. Nis. 16, 2009 5:41 pm tarafından Gothictrforms

Kimler hatta?
Toplam 3 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 3 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 100 kişi Paz Tem. 30, 2017 9:56 pm tarihinde online oldu.

Camiler göz yaşına hasret...

Aşağa gitmek

Camiler göz yaşına hasret... Empty Camiler göz yaşına hasret...

Mesaj tarafından Gothictrforms C.tesi Mart 21, 2009 5:44 pm

GÖNLÜMDE DUA EDEBİLECEK HAŞYET
HİSSETMİYORUM
Nice zamandır toplumun bünyesi bir buhran geçirmektedir. O kadar ki inançlar sarsılmakta, âdetler, gelenekler yıkılmakta, toplumun dili hâinâne tuzaklara mâruz kalmaktadır. İnançlara ve geleneklere saldırı, top ve bombalarla vatana saldırıdan daha tahripkâr ve daha yıkıcıdır.
Hangi ad altında olursa olsun, milletin kalp, ruh ve diline taarruz, "kâmûsa tecâvüz, nâmûsa tecâvüzdür." Nesiller arasına barikatlar kurmaktır, uçurumlar açmaktır.
Kütlenin salâhı yolunda mâbedlerimiz, kendilerinden beklenen fonksiyonu yeterince icra edememektedir. Her ne kadar câmilerimiz, günden güne dolup taşmakta, taze nesiller mâbedlerle tanışmakta ise de, vaziyet ortadadır. Camiye gelenler rûhen ve kalben doyurulmalı, inançlar takviye ve gönüller imâr edilmeli, cemaat şekillere bağlı kalmamalıdır.
Bunun için vaaz ve sohbet edecek insan, ciddî bir hazırlık ve mânevî bir doygunlukla cemaat karşısına çıkmalıdır. Sohbetçi her şeyden önce kalbinin Allah'la irtibatına ve dinleyenlerin vaktini israf etmeyecek şekilde hazırlanmaya dikkat etmelidir.
İnsan yarım saatlik bir konuşma için aklen, fikren, rûhen, hissen birkaç gün hazırlanmalı; gözünü ağyardan sakınmalı, kalben rıza hedefine kilitlenmeli; çok dua etmeli. Yüce Allah'ın razı olacağı sözleri söyleyebilmek için Rabbine sığınmalı ve yalvarıp yakarmalıdır.
Tâbiînin büyüklerinden Tâvus b. Keysan'a biri gelir ve "Bana dua eder misin?" der. O, "Gönlümde dua edebilecek haşyet hissetmiyorum." cevabını verir. İşte konuşacak insan, bu iç haşyet ve mânevî hazırlıkla dolu olarak cemaat karşısına çıkmalı, çıkarken de kötü örnek olmaktan Allah'a sığınmalıdır. Ve, "Müslümanlığı benim şahsımda, davranışlarımda ve kaba hâllerimde görürlerse, dine karşı nefrete sebep olurum." diye hitap edeceği yere tir tir titreyerek yürümeli, sonra da bu duygularla söze başlamalıdır.
Değerli okuyucu! Gerçekten bu işe ehil olanları, zaman içinde namaz kılanları gördük. Geceleri yüzlerce rekât kılanlar vardı. Cemaatler namaz kılmayı unuttu, şekillere bağlı kaldı; halılar gözyaşlarına, seccadeler temiz alınlara hasret kaldı. Sorsanız halı ve kubbelere:
"Nerede kaldı göz yaşlarıyla secde yerini ıslatan, rükûda, secdede inleyen, o pâk alınlar, aydın gönüller? Duymaz, duygulanmaz, gözü yaşarmaz, kalbi coşmaz, kimseler nereden geldiler?" diyeceklerdir.
Muhammed İkbal de şöyle feryat ederdi:
"Yazıklar olsun! Artık aşkın vecdi ve heyecanı kalmadı. Artık Müslümanların damarlarındaki kan dahi kurudu. Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalplerde huşû, gönüllerde huzur yok! İçten gelen o ilâhî cezbe kaybolmuş!.. "Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü / Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü"
Sokağın emzirdiği çocukların vurguna, soyguna ve "kapkaça" itilmesine, imanların alev alev yanmasına ağlamayan, imdada koşmak için çırpınmayanların bir yanında noksanlık, "duygularında eksiklik var demektir." Efendimiz Aleyhisselâm:
"Yaşarmayan gözden, ağlamayan özden, duymayan ve duygulanmayan kalpten" Allah'a sığınmışlardır.

BİZ KURTULMADAN BAŞKALARINI
KURTARAMAYIZ
Bir misâli alalım isterseniz:
İmam Birgivî'nin cesur tutumu, şeyhülislâmı rahatsız eder. Ve bir gün onu cezalandırmak için huzuruna getirtir.
Birgivî, makama geldiğinde, şeyhülislâm namazdadır. Hazret, namazdaki şeyhülislâma selâm verir. Namazı bitince şeyhülislâm, Birgivî'ye sert çıkar:
"Namazdaki insana selâm verilmeyeceğini dahi bilmiyorsun, bir de kalkıyor bunca sıkıntılara sebep oluyorsun!" der. Ama Birgivî'nin cevabı çok ürpertici olur:
"Efendi Hazretleri!" der. "Siz, eğilip doğruluyordunuz; ama aklınız ve kalbinizle namazda değil, dışarıda başka işlerle meşguldünüz, kalbiniz yanınızda değildi." der. "şekillere bağlı kalmak" sözü, bize bunu anlatır ve:
"Mâbedleri lebaleb dolduracaklar; fakat Kur'an bir vâdide, onlar bir vâdide olacak; imanları gırtlaktan aşağı inmeyecektir." hadisi şerifini hatırlatır.
Kim ne derse desin, hâlimiz ortadadır. Söz, baştan ayağa ve sokağa düşmüş, değerler yıkılmıştır. Fakat bu hasta toplum, bu özürlü cemaat bizim evlâdımızdır. Biz onların mürşitleri ve câmilerinin imamlarıyız. Ama biz kurtulmadan başkalarını kurtaramayız ki!..
Evet, bu iş çok ağırdır; halka sohbet etmek çok zor bir iştir. Hatta vaaz, sohbet ve nasihat kadar zor bir iş yoktur denebilir. Her kelimeyi Allah'ın rızasına bağlamak, iyi bir söz söyleyince hemen nefis muhasebesi yaparak:
"Aman yâ Rabbi! Bir yanlışlığa düşmekten sana sığınırım. Sözü söyleten sensin, telaffuz eden ben olsam da insanların ihtiyacı için bu sözleri hatırıma getiren sensin. Bunu nefsime mal etmek gibi bir hataya düşmekten beni muhafaza buyur!" diyerek ânında kendini sorgulamak, murâkabede bulunmak çok önemli ve çok zor bir meseledir.
Topluma karşı sözümüz, sohbet ve vaazımız "gönlün sesi" gönül sesi olmalıdır. Sohbetçi o sesi önce kendi gönlünde duymalı; birisi ona nasihat ediyormuş gibi hissetmelidir. Sohbet ve vaazdan maksat; insanlarla Allah arasındaki engelleri kaldırmak, ilâhî âlemle gönülleri buluşturmak, gönülleri huşyar hâle getirmek, nazarları halktan Hakk'a döndürmektir.
Konuşmacı, göze batan tavırlarıyla, kulak tahriş eden sözleriyle, beyanındaki kabalıkla araya giriyorsa, irşad, maksadının aksiyle netice verir.

DÜŞMAN ZOR OLANI BAŞARDI
BİZ İSE EN KOLAY OLANI YAPAMADIK
Bizim cemaatlerimiz arasında açlar var, toklar var. Birbirilerini sevenler var, kavgalılar var. Bunlara nasıl bir telkin yapıp da barıştırayım; birbirilerini nasıl sevdireyim, mâbede nasıl getireyim? "Gelenleri nasıl yoğurayım, takviye edeyim?" Endişesi uykumuzu kaçırmıyorsa, bu alandaki yerimize bir bakalım; "Ben neredeyim, görevim nedir, ne yapmalı, nasıl yapmalıyım ve ben ne yapıyorum?" diyelim. Cemaatimizi toparlamak ve irşad sahasında yeni bir hamle yapmak zorundayız. Bu âlemde düşman, zor olanı yaptı, başardı. Biz ise, en kolay olanı, insan tabiatına en uygun olanı yapamadık, yapmadık. Bu büyük ve korkunç cürüm ve cinâyetin altından kim, nasıl kalkacak, yakasını kurtaracak? Bunun hesabı nasıl verilecektir?
Çok güzel gelişmeler de var elbette! Hasbîlerin ki Allah sayılarını ve hizmetlerini bereketlendirsin gayretleri sonucu, nice genç kızı ve delikanlısıyla, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutan, abdestsiz yere basmayan, alınları secdeli, gönülleri huşyâr bir nesil de vardır. Bunlar, gönlümüzü ısıtmakta, gözlerimizi kamaştırmakta, ümitlerimize fer katmaktadır.
Mevlâ'nın tevfîk ve inâyetiyle çok güzel gelişmeler var. Fakat, bir kısım cemaat câhiliye devrini yaşıyor. Belki çok daha da geriye gidiyor. Çünkü câhiliye devrinde 360 put vardı, günümüzde insan sayısınca put var. Dün kız çocukları satılıyordu, bu gün kadınkız kendini satıyor!.. Bugün beş altı yüz üyesi var diye bir derneği karşılarına alamıyorlar. Ya biz, şunca milyonuz. Bu can yakıcı, yürek parçalayıcı manzara karşısında ürpermeyen, kalbi kanamayanlarımıza Allah insaf versin. Dostlar! Geliniz cemaatimizi yoğurmak için el ele verelim, ev ev, köy köy yollara çıkalım; demirden çarık ve asalarla. Malzememize el atalım. Okumuşu câhili, işlisi işsizi, fakiri zengini, kapı kapı yola çıkalım. İnsanlarla tek tek meşgul olalım. Aksi hâlde, irşad ve tebliği, hayatının gayesi bilmeyenleri dünyada da âhirette de çok büyük sıkıntılar beklemektedir. Çevremizdeki her sıkıntı ve ârızadan sorumluyuz!

DÜKKÂN DÜKKÂN,
KAHVE KAHVE...
GÖNÜLLER FETHİNE
"Ben namazımı kılar, zikrimi, evradımı, hatmemi yaparım, çevredeki secdesizler, dalâlette gidenler beni ilgilendirmez!" demenin İslâm'la bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Bu görev imam, müezzin, vâiz ve müftünün değil, "Müslümanım!" diyen herkesindir. Her hocaefendi kendi cemaat ve çevresinden mesuldür. "Acaba bu insanları nasıl irşad edeyim?" çilesini dert edinecektir. Bu çile onun uykusunu, rahatını kaçıracaktır.
Kimsenin hatırı kalmasın, bu tür bir derdi, çilesi ve çabası olmayan bir hocaefendinin başında bulunduğu cami, evet, öksüzdür, hocası yoktur, mihrabı boştur, minberi ve kürsîsi yetimdir!..
Cemaatin içine girilecek, bir gün bu mahalle, diğer gün öbür mahalle taranacaktır; taradık mı?.. Dükkân dükkân, kahve kahve... gönüller fethine çıkılacaktır; çıktık mı? Bir kalbin fethi, bugün İstanbul fethinden daha büyük bir fetihtir! Çünkü her insan bir İstanbul'dur. Yunus'a kulak verelim:

Bu kibr ü kini götür / Gönüller ele getir
Bir gönül ele almak / Bin Kâbe ziyarettir."

Fakat bu fetih de o fetih gibi, ak gönüllü, nur yüzlü Akşemseddinler istemektedir. Zira, Akşemseddin'siz Fâtih ve fetih olmaz, önce onu bulmak gerekir. Artık her mü'min ve özellikle kendisine din hizmetini görev edinenler, "kulağına ezan okuduğumuz insanı", mezara kadar takip etmek mecburiyetindeyiz ki o zaman "Kalkın ey ehli vatan!" dediğimiz zaman hepsi birden kalkıversinler.
Ne acıdır ki, bugün eli öpülen imam öldü. Onun yerine memur imam geldi. Biz kendimizi her gün yenileyelim, cihana ibret nazarı ile bakalım, cemaatimizi ve arkadaşlarımızı onore etmeyi ihmal etmeyelim. Hele cemaati evlâdımız gibi bilelim ve onları okşayalım. Bu zor ve dikenli yolda Mevlâ'nın inâyeti ve dostlarının himmeti sizler ve bizlerle olsun. Âmin
Gothictrforms
Gothictrforms
LUCİFER
LUCİFER

Erkek
Mesaj Sayısı : 338
Doğum tarihi : 01/05/90
Yaş : 34
Nerden : cehennem
İş/Hobiler : öğrenci
Lakap : paldera
Kayıt tarihi : 24/02/09
Teşekür : 5
Teşekür Gücü : 152

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz